MASMAVİ BİR ADA
16.07.2010 ZAKYNTHOS - ZANTE
Feribot Kefalonya'nın güneyinde yer alan Zakynthos bir diğer adıyla Zante adasına doğru yaklaşırken kuzey kıyılarında yer alan mağaraları görünce heyecandan yerimizde duramadık. Ancak vakit akşama geliyordu. Bizse daha tecrübeliydik. Gemiden iner inmez oyalanmadan doğru adanın merkezine yollandık, malum yatacak yer yine belli değil ve gün bitmeden bu konu hallolmalı.
Mavi Mağaralar - Blue Caves |
Anna Maria Pansiyon |
17.07.2010 ZAKYNTHOS-ZANTE
Kuş sesleri ile uyandık, yemyeşil bahçede serin serin kahvaltımızı yaptıktan sonra Elena'nın pansiyonuna geçmek için toparlanmaya başladık. Burası o kadar hoşumuza gitmişti ki etik olarak yanlış olmasaydı buradan hiç ayrılmazdık. Zaten Elena'da "odanız hazır" diyerek bizi uyardı ve "Belki 2 gün sonra gelip kalabiliriz " diyerek Anna Maria ve köpekleri Oscar ile uçan Blublu dan ayrıldık. Blublu habire 1 metre havaya yoyo topu gibi zıpzıp zıplayan uzun bacaklı, traşlı komik bir kanişti ve yıktı bizi gülmekten.
Elena Pansiyon ile deniz arasında dar bir yol geçiyordu sadece. Bize ayrılan oda çatı katında şirin bir odaydı fakat çok sıcaktı, klima olmasaydı zor kalırdık orada. Manzara ise şahaneydi, denize bakarak uyu ve uyan, çok lüks be.
Çantaları olduğu gibi bırakıp hemen keşfe çıktık. Vakit öğle saatini geçtiğinden batı kıyısındaki plajları ve Shipwreck'i görmeye karar verdik. Shipwreck kelime anlamı sözlükte karaya oturmak, gemi enkazı şeklinde geçer kısaca karaya oturmuş gemi enkazı olarak bunu açıklayabiliriz ve bu manzarayı mutlaka ama mutlaka kuşbakışı görmeli ve görüntülemelisiniz. Bu geminin hikayesi şöyle: 1981 yılında kaçak sigara ve içki taşıyan Panagiotis adlı gemi (iddiaya göre Türkiye'den İtalyan mafyası için hareket halindeydi) Yunan donanması tarafından takibe alındı. Fırtınalı bir havada gemi Navagio plajı denen bu küçük koyda karaya oturdu ve terkedildi. Bu olayı takibeden 4 yıl boyunca adada (ki o zaman ada nüfusu çok düşükmüş) hiçbir resmi içki ve sigara satılmamış.
Navagio Plajındaki gemi enkazı (shipwreck) |
Shipwreck seyri bu terastan yapılıyor. |
Ancak korkuluklara yapışarak bakabildim. |
Merkezden 30-35 km araba ile yol aldıktan sonra vardığımız düzlük
Navagio Plajına dimdik inen kayaların oluşturduğu uçurumun tepesiydi. Uçurumun kenarındaki 1 m2 lik bir balkondan bu muhteşem manzarayı seyredebiliyorsunuz, çok dik ve yüksek olduğundan oldukça tehlikeli olan bu düzlüğün kenarlarına kısa duvarlarla setler çekilerek önlem alınmıştı. Gerçi o küçücük balkon da pek güvenli durmuyordu, 5 kişiden fazla kişinin girmemesi konusunda uyarı yazıları vardı. Shipwreck seyir tepesinin düzlüğünde köylüler zeytinyağı, şarap, kekik vb otlar, yöresel ürünlerle bezenmiş tezgahlarının başında turistleri memnun etmek için! sıralanmış, "gel gel, bak, al" bağırışları ile insanı darlıyorlardı. Ama bu satıcılara sadece bu adada rastladık inanın. arabamızı hemen yanına park ettiğimiz konteynırdan içecek birşeyler almak için yanaştık. Konteynırın üstünde "Can Kebap" yazıyordu. İçerisinde kıpkırmızı suratlarla, bayık bayık gözlerle bakan, İngilizce bilmedikleri her hallerinden belli ki her sorumuza veya sözümüze "ne ne" (evet evet) diye kafa sallayıp gülen 2 tane tonton yüzlü adam oturuyordu. Tezgah altında sakladıkları plastik bardakdaki içecekleri renginden dolayı hemen falso vermişti. Biz Türküz yutarmıyız. Öğle saati ve rakı hee, onun için yüzler kırmızı bakışlar hülyalı...
Virginia ve Alexandra ile neşeli dakikalar |
Güneye doğru yolumuza devam ettik. İlk rastladığımız koy Limnionas Beach idi. Park yeri tepede olduğunda plajın sahil olup olmadığını göremiyorduk, şemsiye varmı, yaygı alalımmı tartışmalarından çıkan gerginlik bir çatırdama sesi ile dağıldı. Hediyeliklerden biri belkide ikisi kırılıvermiş, dönene kadar bakmıyacağız ne kırılmış diye, neyse sağlık olsun. Bu plaj karaya boynuz şeklinde girmiş uzuun ve daracık bir koydu. Sahil yoktu, kayalıktı ve kayaların boşluklarına beton atarak yol ve basamak yapılarak iniş sağlanmıştı. Yaygı serip uzanabileceğin düzlük çok azdı, şemsiye şansı hiç yoktu, ancak kayalar arasından çıkmış küçük ağaççıklar gölge sağlayabiliyordu. Fakaaat denizin rengi olağanüstü güzellikte idi. Ne yatmak ne yanmak istemezsiniz çünkü denizden çıkmak istemezsiniz. Karşı kıyıda yanyana dizilmiş irili ufaklı mağaraların hepsinden yeraltı suları geliyordu. Deniz suyu mağara ağızlarında soğuk, ortada serin kıyıda sıcak, insanda tuhaf hisler uyandıran farklı ısı derecelerinde olup tuzluluk oranıda oldukça düşüktü. Yeşim taşı rengindeki pırıl pırıl suda yüzmek beni çıldırttı. Hele ki mağaranın içine girip sonra sırtı üstü yatarak kendimi nehrin akıntısına bırakarak gelmem en büyük eğlencem oldu. Çok keyif aldık çok. Sonrasında tepedeki tavernada souvlaki, cacık, bira üstünede çok güleryüzlü ve misafirperver personelin meyva ikramı noktayı koydu, harika yaaa
Limnionas koyunun girişi |
Karanın içine girmiş deniz nehir gibi gözüküyor |
Mağaralardan denize buz gibi nehirler akıyor |
İnsanın karnı bir acıkıyor ki |
Porto Roxa Koyu |
Salaş görünümlü ve konforlu |
Karnımız doyduktan sonra yolumuza devam ettik. Karşımıza çıkan 2. plaj Porto Roxa oldu. Bu koyda aynı fiziksel özelliklere sahipti. Mağaralar pek yoktu ama yine kayalık bir sahil ve yine aynı güzellikte bir deniz. ağaçtan yapılmış atlama trampleni buradaki eğlencem oldu. Çook yüksekti, bütün gün burnumdaki suları boşalttım. Bu plajdaki tesis daha güzeldi. Sazlardan şemsiyeler, sunbedler ooooh gel keyfim gel, bütün günboyu burada çok keyif yapabilirsiniz. Saat 18.00 olmasına rağmen güneş tüm yakıcılığını sürdürüyordu.
Beklediğimizin ötesinde geçen güzel bir günün sonunda market alışverişimizide yapıp pansiyona döndük. Ne zaman yedik ne zaman uyuduk hatırlamıyorum.
18.07.2010 ZAKYNTHOS - ZANTE
Odamızdan güneşin doğuşu |
Teknemiz 40 kişilik "Zakynthos 2" adlı bir gezi teknesi idi. Çok güçlü olan 350x2 motoru ile bir bastı gaza, adeta uçuyoruz.
Mavi mağaraların (Blue Caves) önünden süratle geçerek öncelikle Shipwreck'in bulunduğu Navagio Beach'e vardık.
Dün kuşbakışı zevkle seyrettiğimiz ve çok şiddetli bir şekilde atlama isteği duyduğumuz denizin güzelliğini, üzerinde seyir halinde iken çok farkedemiyorsunuz maalesef.
45 dakikalık molada sanki sahne dekoru olarak konmuş hissi veren gemi enkazına girdik çıktık, pozlar verdik. Ve tabii ki sonrasında bu şahane denizin keyfini doyasıya çıkardık. Kocaman tekneler gelipte sürüler halinde yolcularını indirmeye başlayınca bizimde vaktimiz artık dolmuştu ve oradan ayrıldık. Etkileyici bir sahildi. 3 tarafı yüksek dimdik uçurumla karadan girişi imkansız olan bu plaja gelebilmek için adam başı verilen 25 € gezi parası kesinlikle değer.
Shipwreck'ten ayrıldıktan sonra meşhur mavi mağaralara Blue Caves'a giderek muhteşem güzellikteki deniz dibini görüntülemeye gayret ettik. Kaptanımızın bazıları daracık girişli olan mağaralara girmek için yaptığı marifetli manevralar bu geziyi daha da ilginç hale getirdi. Bu bölgede de denizin tadını çıkardıktan sonra öğle yemeği için bir sahil tavernasına getirildik. Yolcuların çoğu Sırp veya Arnavut turistlerdi. 2 Türk (Biz), 3 İngiliz, 3 Yunan gerisi Slav turistti. Yemek sırasında kaptan ve miçoyu masamıza davet ederek biraz sohbet ettik. Biraz Gerard Depardieu biraz Antonio Banderas benzeri sempatik kaptanımızın adı Dimitri idi ama biz ona Kaptan Fantastik adını taktık. Hele ki gelirken 700 beygirlik teknesi ile bize bir hız şovu yapıp uyuklayıp duran turistleri canlandırıp çığlıklar attırtmıştı ya ... Kaptanımıza göre bu teknelerin hepsi böyle güçlü motorlara sahip olmak zorundaydılar. Çünkü adanın batı kıyısında bulunan Shipwreck ve kuzey ucundaki Blue Caves'a gitmek için uzun bir yol katetmek gerekiyordu ve programı zamanında bitirmek önemliydi. Ancak dahada önemlisi deniz ve hava her zaman bu kadar sakin olmuyordu, genellikle fırtınalı, kuvvetli rüzgar ve kocaman dalgalarla ancak güçlü bir tekne başedebiliryormuş. Denizin ve rüzgarın ne kadar sert olduğu kıyıların oyuk oyuk olmasından belli oluyordu. Golden Dolphin Cruises adlı tur şirketinin sahibi olan Kaptan Dimitri ile bu geziyi yapmanızı öneririm.
Sırplar. Arnavutlar, 3 İngiliz, 2 Türk |
Blue Caves'ın önünde |
Kaptan" Fantastic" |
19.07.2010 ZAKYNTHOS-ZANTE
Bugün artık yetişmemiz gereken bir program yok ve biz görmediğimiz kıyılara gidip plajlarda denize girmekten başka birşey düşünmüyoruz. Sanki farklı birşey yapıyormuşuz gibi. Hayat çook zor yanii !
Laganas plajlarından biri |
Bu yüzden dikkatli davranıyorlar ve mutlaka uyarıyorlar ama halkın buralarda yüzmelerine de engel olmuyorlar. İnsanlar eğitimli ve bilinçli, uyarıları ciddiye alıyor ve saygılı davranıyorlar. Önce Türkiye bu konuda daha hassas, bu bölgelere yüzme yasağı koyar diye düşünmüştüm ama sonra bizim halkımızın yasakları hakettiğini düşünüp içim buruldu, eğitim şart eğitim.
İlk durduğumuz plajda kum pudra inceliğinde, deniz metrelerce sığlık ve dolayısıyla sıcaktı, üstelik gölgeliklerde yetersiz olunca sıcaktan bunalan Toranagam hafiften çıldırdı. Bu arada ben sahil boyunca yürüyüşümü yaparken sahilin sonunda güneşlenen çırılçıplak yaşlı çifte fena irite oldum, fark eder etmez 180 derece çark edip geri dönüşüm de onları bayağı eğlendirmişti. Tövbe tövbee... Buradan çabuk ayrıldık.
Yol boyu bütün plaj tabelalarına daldık. Hepsi aynı dizaynda: şemsiye, sunbed, kum, güneş. Daha ne mi arıyoruz ? Şımarıklık bu ya; ağaçlıklı, gölgelikli bir yer arıyoruz. Serinliği yakalamanın başka imkanı yok başka. Aslında benim kafamda Elena'nın "çok güzel, mutlaka gidin" diye birkaç kere tavsiye ettiği Daphni plajı vardı ama orası ters yönde olduğundan sona bırakmıştım. Bu durumda birde Daphni'yi deneyelim, olmazsa dün fosur fosur uyuduğumuz Keri'ye gideriz diye bir karar verdik.
Daphni tabelasını gelirken yol boyunca 2 yerde görmüştüm. Biz ilk sapaktan daldık.Tabelada 2.6 km olduğu yazıyordu yani diğer yola göre daha kısa idi fakat yol korkunçtu. Bütün seyahatimiz boyunca ilk defa asfalt olmayan bir yola girmiştik. Toz toprak içinde kalmıştık ve üstelik ne ile karşılaşacağımızı da bilmiyorduk. Ama neyseki final güzeldi. Tüm tesisler, sunbedler, masalar ağaçların altına yerleşmişti. Anlıyacağınız tam kafamıza göre bir yerdi ve biz mutluyduk. Öğle yemeğimizi de burada yedik (biraz pahallı idi ama olsun değerdi), akşama kadar keyfimizi yaptık.
Akşam saat 8 civarı otele geldik, giyindik, süslendik, kararlıyız, bu gece Laganas'a gideceğiz.
Daphni tabelasını gelirken yol boyunca 2 yerde görmüştüm. Biz ilk sapaktan daldık.Tabelada 2.6 km olduğu yazıyordu yani diğer yola göre daha kısa idi fakat yol korkunçtu. Bütün seyahatimiz boyunca ilk defa asfalt olmayan bir yola girmiştik. Toz toprak içinde kalmıştık ve üstelik ne ile karşılaşacağımızı da bilmiyorduk. Ama neyseki final güzeldi. Tüm tesisler, sunbedler, masalar ağaçların altına yerleşmişti. Anlıyacağınız tam kafamıza göre bir yerdi ve biz mutluyduk. Öğle yemeğimizi de burada yedik (biraz pahallı idi ama olsun değerdi), akşama kadar keyfimizi yaptık.
Akşam saat 8 civarı otele geldik, giyindik, süslendik, kararlıyız, bu gece Laganas'a gideceğiz.
Laganas cıvıl cıvıl... Barlar, showlar, stripshowlar, barların kızları-oğlanları, şamata, gürültü patırtı... Kızlar genelde Sırp'tı. Çıplaklık derecesinde garip kıyafetlerle ortalık dolanırken avaz avaz şarkılar söyleyip konuşuyorlardı. Bir bağırış bir çağırış, pespayelik dizboyu.. Oturalımda birşeyler yerken veya içerken etrafıda seyredelim dedik ama o bile değmezdi. Birkaç küçük hatıra eşyalar alıp döndük. Laganas'ı görmedik demeyecektik. Meraklısı için güzel... Bütün gece ne aradık ve bulamadık dersiniz? Dondurma. Bir yalamalık dondurma bile bulamadık yahu.
Gel Keyfim Gel |
Geldiğimiz limandan döndük |
Yarın artık dönüşe geçicektik. Daha doğrusu diğer adalardan farklı olarak dikkat çekicek şekilde İngiliz etkisinde olan Zakynthos ( Zante ) adasından ayrılıyorduk.